7 Aralık 2024
Haberler

Seyit Rıza ve Yol Arkadaşları İçin Berlin’de Panel

87 Yıl önce idam edilen Alevi Yol önderleri Seyit Rıza, oğlu Usen, Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Axa, Findiq Axa ve Hesenê Ivraimê Qijî için düzenlenen anma etkinlikleri kapsamında panel ve belgesel gösterimi düzenlendi. Panel’e konuşmacı olarak katılan Alevilerin Sesi Genel Yayın yönetmeni ve araştırmacı Erdal Kılıçkaya ile Araştırmacı yazar Cemal Taş önemli belgeler ve görseller eşliğinde sunum yaptı.

BAT-Cemevi, Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG) ve Berlin Dersim Derneği ve diğer kardeş derneklerin desteği ile dün Cemevi ana salonunda gerçekleşen etkinliğe BAT-Cemevi Kadın, Gençlik İnanç Kurulu ile Yönetim Kurulu temsilcileri, Berlin Dersim Derneği temsilcileri ile kardeş dernekler; Sivaslı Canlar Derneği,Erzincan Küçükotlukbeli Derneği, Kırmançki Dil-Kültür Enstitüsü, BSV Al-Dersim Spor, AGADEKA, Akdağ Daynışma ve Destekleme Derneği, Gaziantep Çepnililer Derneği, Omcalı Kültür ve Dayanışma Derneği, Çorum-Der ve diğer kardeş dernek temsilcileri-üyeleri, siyasi sivil kurum temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı.


Etkinlik, idam edilenler şahsında Koçgiri, Dersim, Maraş Çorum ve Madımak’tan günümüze katledilen tüm canlar aşkına BAT-Cemevi İnanç Kurulu Başkanı Musa Gönül Dede’nin uyandırdığı çerağ ve verdiği gülbenkle başladı. Gülbenk ardından kısa bir selamlama konuşması yapa Gönül, yapılan katliamları unutmaması gerektiğine dikkat çekti. Gönül’ün ardından ise BAT-Cemevi Yönetim Kurulu adına Dr. Yüksel Özdemir ve Berlin Dersim Derneği adına Müslüm Karadaş selamlama konuşması yaptı. Kırmançki-Zazaki ve Türkçe yapılan konuşmalarda Özdemir ve Karadaş, Seyit Rıza ve Yol arkadaşı Alevi önderlerin idam edilmesi ve diğer Alevi katliamlarının Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından yapıldığın ortaya çıkan resmi belgeler net bir şekilde tartışmasız kanıtlandığının altını çizerek bu katliamlarla yüzleşilmesi çağrısında bulundu.


Özdemir ve Karadaş’ın ardından ise Alevilerin Sesi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni-Araştırmacı Erdal Kılıçkaya tarafından hazırlanan ve Alevi Yol önderlerinin idamı ile Dersim soykırım sürecinin bir parçası olan Zini Gediği katliamına ilişkin hazırlanan 20 dakikalık belgesel gösterimi gerçekleşti. Belgesel’in ardından Erdal Kılıçkaya tarihsel belgeler görseller eşliğinde sunum yaptı.

Dersim’de uygulamaya koyulacak soykırım politikalarının yıllar öncesinden hazırlandığının ve harekat emirlerinin Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin yetkilileri Fevzi Çakmak, Celal Bayar gibi bir çok yetkililerce verildiğine dikkat çeken Kılıçkaya harekata ilişkin Mustafa Kemal imzalı belgeler ve farklı dokümanları sunumunda gösterdi.


Kılıçkaya sunumunda şu başlıklara dikkat çekti:



‘Yapılanlar BM Soykırım Sözleşmesindeki başlıklarla örtüşüyor’


“Önceden bütün ayrıntıları ile planlanan soykırım 37 baharında start aldı ve 4 Mayıs 37’de alınan karar ile Dersim Soykırımı başlatıldı. Onbinlerce Dersimli çocuk, yaşlı, kadın ayırımına tabi tutulmadan kitlesel olarak katledildi. Dersimliler ölülerini gömme firsatına dahi sahip olamadılar. Soykırımdan Canlı olarak kurtulanlar önceden belirlendiği şekliyle yurdun her tarafına serpiştirildiler. Dillerinden, inançlarından, kültürel değerlerinden ve köklerinden arındırılarak; Türkleştirilip, Müslümanlaştırılmak istendiler. Yaşam alanları askeri yasak bölge ilan edildi. Kız çocukları zorla alınarak subay ve zengin eşrafa verildi. Dersim ileri gelenleri istiklal mahkemerinde yargılanarak ağır cezalara çarptırıldı. Üzerinden 87 yıl geçmesine rağmen, idam edilenlerin mezar yerleri açıklanmadı. Birleşmiş Milletler’in 1948’de, suçun engellenmesi ve cezalandırılması sözleşmesinin 2. maddesinde belirtildigi gibi: Etnik / Ulusal veya bir Din / İnanç grubunun bütününü veya bir bölümünün yok edilmesi politikalarının her biri Dersim’de yapılanlarla birebir örtüşüyor.”


7 Aralık 1970’de Varsova’da Yahudi soykırımı ile yüzleşmek için anıta bir çelenk bırakan Willy Brandt dizlerinin üzerine çökerek saygı duruşundan bulunmasına sunumunda dikkat çeken Kılıçkaya sözlerine şöyle devam etti: “Bu jets çok önemliydi. Yahudilerin çektiği acının sembolününün önünde Alman başbakanı diz çökmüştü. Hesapsız, bahanesiz, hilesiz, hakiki bir şekilde. Bu hareketle bir acı kabul edilmiş olunuyordu. Bu hareket sorumluluğun, suçun, ve mağdurun çektiği acının tartışmasız kabul edildiği anlamına geliyordu. Bu jest teknik, politik hesaplara dair bir özür değil, insani bir adımdı. Peki bizde özür nasıl dileniyor? Erdoğan da Dersim konusunda özür diledi. Erdoğan’ın özründen akılda kalan sahtecilik, politik hesaplar, samimiyetsizlik, yani hinlikti. Oysa Willy Brandt’ın bu jesti hep akıllarda kalacak. Tıpkı Seyit Rıza’nın dar ağacına gidişi, söylediği sözlerin akılda kaldığı gibi.


‘Yüzleşmeyi Beceremeyenler Yeni fail Geleneğini Miras Bırakıyor’


Bu ülkede milyonlarca insanın kolektif travması var. Travma geçirmiş insanlarla çalışan terapistler bilirler; hile yaparsanız başarısız olur ve kaybedersiniz. “Dersim’de isyan vardı, biz de o isyanı bastırdık” demek hile yapmaktır. Bu ve benzeri yaklaşımlarla yaşanan acıların dinmeyeceği kesindir. Devletin Alevileri sevmediği bir gerçek. Buna rağmen «Öpüşün ve Barışın» demek hile yapmaktır. Yavuz’dan günümüze Aleviyi katledenler, “Cemevinin elektrik parasını biz ödeyelim de barışalım” demesi de hiledir. Bu kadar acıyı bir elektirik faturasına veya Dedelere maaşa bağlayarak halledeceğini düşünmek hokkabazlıktır. Barışmak güzel, ama çok zordur, gerçekleşirse de çok daha güzeldir. Barışın kapısı “Yüzleşmek”, “Suç Bilinci Geliştirmek”, “Bağışlanma Derdinde Olmak” asıl kendi içinde insanın kendisini bağışlama eğilimiyle aşılabilir. Yıkılanı onarmak mümkün değil, ama yıkılanı “Onarma Çabası” insan olma çabasıyla örtüşüyor çoğu kez. Yüzleşmeyi beceremeyenler fail geleneğini de miras bırakıyorlar gelecek kuşağa.”


Kılıçkaya’nın sunumunun ardından panel Araştırmacı Yazar Cemal Taş ile devam etti. Taş konuşmasına Dersim’in tarihi coğrafi sınırlarına, var olan etnik kimlik diller ve inançlara, bölgenin idari güvenlik sosyal ve inançsal yapılanmasına başladı. Ardından Dersim ve Osmanlı ilişkileri, 1. Dünya savaşı ve ardından Koçgirişi Direnişi’ne dikkat çekti. Cumhuriyet’in ilanından sonra yaşananlara dikkat çeken Taş belge ve görseller eşliğinde şu başlıklara değindi:


‘Kadın ve Çocuklar Sürgün Edildi’

“Cumhuriyetin ilanından sonra Dersime’de dair planlar devam etti. Cemal Bardakçı’nın görevlendirilmesi ile Dersim aşiretleri ile ilişki kuruldu ve onlara Cumhuriyet’in Dersim’e dair planlamaları anlatıldı. Ankara’ya davet edilen aşiret reisleri oldu. Bu fotoğrafta gördüğünüz kişiler Ankara’ya davet edilen aşiret liderleri. Fakat bu liderlerin hemen hemen hepsi sonra katledildi. Dönemin hükümetinin verdiği sözler vardı ama 1925’te Mebus Hasan Hayri Şeyh Sait isyanına katıldığı iddia edilerek idam edildi. Bu belgeler onun idam kararına ilişkin. 1926 yılında Koçan Aşireti üzerine askeri operasyon yapıldı onlarca çocuk kadın alınarak sürgün edildi. 150’yi aşkın kişi hakkında idam kararları verildi. Bu gördüğünüz belgeler bu kararlara ait. Belgelerde ismi geçen kadın ve çocukların akıbeti hala bilinmiyor. 1923-1926 arası bu yaşananlarla geçti.


‘Kapsamlı Raporlar Hazırlandı’


Ardından Dersim’e dair çalışmalar devam etti. 1930’da Birinci Umum Müfettişlik Raporları ile Halis Paşa, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak, İç İşleri Bakanı Şükrü Kaya ve İsmet İnönü tarafından kapsamlı raporlar hazırlandı. Bu raporlarda da Dersimin sosyo ekonomik, idari yapısı, Kültür, İnanç aşiret vb her türlü yapısına dair açıklamalar yer aldı. Haritalar hazırlandı. Bir Dersimli’nin elindeki hayvan sayısından silah sayısına kadar hepsi raporlarda yer aldı.


‘Silahlar Toplandı’


Aralık 1935’de Tunceli Kanunu çıkarılır ve Dersim’in adı Tunceli olarak değiştirilir. Ocak 1936’da Elazığ, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Sivas, Malatya, Erzurum ve Gümüşhane illerini kapsayan Elazığ merkezli Dördüncü Genel Valilik kurulur ve başına Dersim Valisi ve Kumandanı sıfatıyla, Koçgiri şahini Sakallı Nurettin Paşa’nın damadı Abdullah Alpdoğan atanır. Bir çok yer yasak bölge ilan edilir, giriş çıkışlar özel izne tabi tutulur. Aşiretlerden silahların teslimi istenir. Bölgenin çeşitli yerlerine askeri kışlalar yapılır. 4 Mayıs 1937 yılında “Tunceli Tenkil harekatı”na dair bakanlar kurulu kararı çıkarılır. 1937 yılında “elebaşı” olarak görülen 72 aşiret liderleri tutuklanır. Diyarbakır’dan kalkan uçaklar yöreye bombalar yağdırır. Teslim olan Seyit Rıza ve diğer liderler Elazığ’da yargılanır. 7 Kişi 15 Kasım 1937’de idam edilir. Cesetler Elazığ’da dolaştırılır ve “mezarları türbe olmasın diye” yakılır. 15 kişi müebbet hapse mahkum edilir. Diğerleri ömür boyu hapis alır. Hapisten dönen olmaz. 1938 yılında temizlik harekatı başlar. Sivil insanlar kurşuna dizilir. Kısmen sürgün edilir. Sürgüne gönderilenlerden bir kısmı 1947 yılında çıkarılan af ile geri gider. Dersim Harekâtı sırasında direniş gösteren aileler 1947 yılına kadar dağ yaşamına devam eder…”


Taş daha sonra, dönemin askeri ve hükümet kurumlarınca hazırlanan raporlar, resmi yazışmalar ile Dersim bölgesinde askeri hazırlıklarla, aşiret liderlerinin yargılama süreçlerinden tarihi fotoğraflar ile yasaklanan bölgelere dair haritalar ve katliamların yapıldığı noktalara dair bölgelerden bir çok görseller göstererek sunumuna son verdi.


Yapılan sunumun ardından soru ve cevap bölümüyle biten Panel’de Müzisyen Müslüm Aslan’da aralıklarla Kırmançki-Zazaki ağıtlar okudu.

Haber ve Fotoğraflar: BAT-Cemevi Basın Ofisi / Ulaş Yunus Tosun