8 Mayıs 2025
Haberler

Alevi Toplumu İçin Tarihi Bir Gün: Tertele (Soykırım) Anıtı Gülbenklerle Ağıtlarla Açıldı

Dün Dersim Alevi toplumu adına Berlin’de tarihi bir açılış töreni gerçekleştirildi. Dersim 1937-38’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından soykırım politikalarıyla katledilenler için Dersim’den getirilen anıtın açılışı Kırmançki-Kurmanci ve Türkçe, gülbenkler, klamlar ve ağıtlarla gerçekleşti.

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG), Dersim Kültür Derneği Berlin öncülüğünde başlatılan ve tasarımı Sanatçı Ezgi Kılıçaslan’a ait olan Soykırım Anıtı’nın açılışı Kültür Binasının bulunduğu Waterloo-Ufer adresinin yanındaki parkta gerçekleşti. Moderasyonu Aşnan Tiyatro Topluluğu’ndan Sanatçı İsmail Erol’un gerçekleştirdiği açılış programı soykırımdan günümüze katledilen Alevi canlar aşkına çerağ uyandırma ve Kırmançki-Kurmanci-Türkçe gülbenklerle başladı. Gülbenkler; Cevahir Altınok Ana Narin Gülçiçeği Ana, Pir Seydali Çiçek, Pir Celal Keykutbat, Pir Turabi Karabulut (FDG) tarafından verilirken, çerağ ise; Dersim Kültür üyesi genç Piya Halat tarafından uyandırıldı. Ardından İnanç temsilcileri selamlama konuşması yaparak bu tarihi önemli çalışmada emeği geçen herkese teşekkür etti. Daha sonra sahneye Dersim’in önemli Ozanlarından Ozan Rençber ve Müzisyen Özgür Demiral çıkarak Kırmançki-Zazaki ağıt okudu. Ozan Rençber ve Demiral daha sonra konuşma aralıklarında sahne alarak ağıtlar seslendirmeye devam etti.

Müzik dinletisinden sonra FGD ve Berlin Dersim Cemaati ile soykırım anıt çalışması içinde olan, destekleyen kişiler ile kurumlar adına ortak açıklamayı Kırmançki, Almanca olarak FDG Başkanı Kemal Karabulut yaptı.

‘O Artık Bir Taş Değil’

“Bugün tarihe tanıklık eden bir taşın etrafında bir araya geldiklerini” ve Bu taşın “sıradan bir taş” olmayıp “Bir halkın hafızasını omuzlarında taşıyan bir tanıklığa sahip olduğunun altını çizen Karabulut’un konuşmasına şöyle devam etti: “Sadece bir hatıra değil – adalet çağrısının vücut bulmuş hâlidir, bir direnişin sembolü, duyulmak isteyen bir ses. Bu taş Dersim’dendir, Beyaz Dağ’dan – KOU Sıpe’den. Bir zamanlar bir çok dillerin konuşulduğu, türkülerin söylenip, hikâyelerin anlatıldığı topraklardan. Ve sonra o topraklarda, bir gün bombalar konuştu, ateş ve zehirli gazlar konuştu. İnsanlar susturuldu. İşte bu sessizlikten doğdu bu taşın yolculuğu. 1.200 km katederek İstanbul’da bir atölyeye geldi ve biz yüreğimizi bu taşın içine koyduk. Ve şimdi burada duruyor, binlerce kilometre ötede Berlin’de. Artık sadece bir kaya parçası değil bu taş. Bu taş bir ses: bir halkın sesi.

‘Tanıklık Eden Bir Hafıza’

Bu taş neye tanıklık ediyor? Bu taş, 1937/38 yıllarında Dersim’de yaşanan tarihî soykırımın tanığıdır. Karanlık bir dönemin tanığıdır; yüz binlerce insanın evlerinden sürüldüğü, on binlercesinin katledildiği, kadınların kaçırıldığı, çocukların zorla asimile edildiği bir dönemin. 1937-1938’de Dersim’de yaşananlar, sadece bir askerî operasyon değildi. Bu, sistemli olarak planlanmış ve kapsamlı biçimde yürütülmüş bir yok etme politikasıydı. Devlet arşivleri, tarihçiler, tanıklar yıllardır tanıklık ediyorlar buna: yüksek sesle, yorulmadan nihayet duyulsun diye. Ama olan biten hâlâ gölgede adı konmamış, hesabı sorulmamış, yüzleşilmemiş bir hâlde. Bu anıt, yıllardır reddedilen tanınmayı bir adım daha yaklaştırıyor bize. Bu anıt intikam istemiyor çoktan vadesi dolmuş bir hakkı talep ediyor: Gerçeği!

‘Dün Halkımıza Katledenlerin Zihniyetine Sahip Olanlar Saldırmaya Devam Etti’

Bu yol kolay değildi. Dersim kültür derneklerimiz ve Avrupa çatısı altındaki federasyonumuz (FDG) bu projeyi yıllarca kararlılıkla taşıdı. Tehdit edildik, karalandık, saldırıya uğradık – ama vazgeçmedik. 2014 yılında Berlin Eyalet Meclisi’ndeki partilerle görüşmelere başladık. Yeşiller, Sol Parti ve SPD projeye açık davrandı ve destek verdi. İki cesur meclis üyesi Sevim Aydın (SPD) ve Berna Gezik (Yeşiller) projeyi Friedrichshain-Kreuzberg ilçe meclisine sundu. Ancak CDU’nun öncülüğünde bir karşı cephe oluştu. 2016’da proje ilk kez Berlin İlçe Parlamentosu’nun gündemine alındı. Oturum halka açıktı ve milliyetçi, inkârcı gruplar tarafından kullanıldı. Alperen Ocakları üyeleri, Perinçek’in partisi, Türk Dernekleri ve Atatürkçü Düşünce Derneği projeye saldırdı. İnkârcı ve ırkçı sloganlarını parlamentoya taşıdılar. Beklenen karar çıkmadı. Proje, Kültür, Uyum ve Anıtlar Komisyonlarına geri gönderildi. Bu süreci geciktirmeye yönelik taktiksel bir adımdı. Ama bu da bizi durduramadı. Görünürlüğümüz arttıkça baskı da arttı. Türk büyükelçiliği CDU aracılığıyla müdahil oldu ve 1937-1938 olaylarının inkârını yaydı. “İsyan vardı” dendi, “soykırım” değil. Ama biz susturulmadık. Biz yalnızca acıyı savunmadık gerçekliği savunduk.

‘Dostlarımıza Birlikte Başardık’

Bilimden ve siyasetten destek aldık. Martin Düspohl, Dr. Wolfgang Lenck, Rıza Baran, Gülşah Stapel, Natalia Bayer ve Werner Heck gibi partnerlerle Berlin kamuoyunu bilgilendirdik. 29-30 Kasım 2018’de “Göç Toplumunda Bellek Kültürü” başlıklı uluslararası sempozyumu düzenledik. Berlin Hür (Freie) Üniversitesinden Prof. Martin Lücke, Belediye Başkanı Clara Herrmann ve Entegrasyon Sorumlusu Günter Piening’in katkı ve dayanışmalarını gördük. Bu isimlerin hepsi, bilimsel araştırma, toplumsal dayanışma ve etik sorumluluk temelinde bu anıta sahip çıktı. Ve sonunda… 27 Mart 2019’da Berlin İlçe Parlamentosu, Yeşiller, Sol Parti, Korsanlar (Die Piraten) ve SPD’nin oylarıyla, bu projenin hayata geçirilmesini kararlaştırdı. CDU’nun tüm engellemelerine rağmen. Bu karar politik değil vicdanî bir karardı. 2022’de Belediye Başkanımız Clara Herrmann’ın öncülüğünde sanatçılar Seçil Yersel ve Nadine Reschke projeye dahil oldu. Ezgi Kılınçaslan, Raisa Galofre, Martin Systermans gibi sanatçılar sanatsal uygulama ve atölye çalışmalarında yer aldılar. Sanatçı Ezgi Kılınçaslan’ın tasarımıyla taş ile mekân arasındaki ilişki yeniden şekillendi. Ve böylece Dersim’de başlayan yolculuk Berlin’de tamamlandı.

‘Bu Anıt Geçmişi Geleceğe Taşıyacak’

Bu anıt neden Berlin’de? Çünkü tam da burada, bu travma görünür kılınmalıydı. Çünkü Dersim soykırımı sadece yerel bir olay değildi. Sistemli ve stratejik biçimde planlanmış bir suçtu. Ve bu suç sadece Türkiye sınırları içinde işlenmedi. Almanya silah, gaz ve uçak sağladı, teknik bilgi paylaştı. Sözüm ona, Atatürk’ü modernliğin simgesi yapan ideolojisi, Berlin’de hayranlar buldu. Ve birçok başka suçlar gibi, bu suç da yalnızca gün yüzüne çıkarılırsa görünür olabilir. Berlin bir hafıza mekânıysa, Dersim bu haritada yerini almalıdır. Uzun mücadelelerden sonra nihayet 19 Mart 2025’te temel atıldı. Anıt bu yeşil alanda inşa edildi. Dersim Kültür Derneği Berlin ile Amerika-Gedenkbibliothek arasında. Bir anıt ne anlama gelir? Bu anıt, taş ve malzemenin çok ötesinde bir mesaj taşır. Bu olanların unutulmaması gerektiğini anlatır. Dersim 1937/38 Anıtı işte tam da bu mesajı taşıyor; Unutulmayan bir soykırımı, on yıllarca inkâr edilen sayısız mağduru hatırlatıyor. Dersim halkının maruz kaldığı şiddet ve baskıya karşı bir uyarı, tarihin inkârına ve sessizliğine karşı bir dik duruştur. Bu anıt, hafızaya alan açar, gerçeği görünür kılar. İnsanlığı, geçmişle yüzleşmeye çağırır, şiddetin ve adaletsizliğin sonuçlarını fark etmeye zorlar. Bu anıt, Dersim tarihinin sadece geçmişte değil, gelecekte de kamuoyunun belleğinde yer bulmasını sağlar.

‘Hafızamız Olacak’

Bu tarihi görünür kılmak ve gerçeğe ses vermek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu anıt şöyle der: “Sizin acınız unutulmadı.” Bu yüzden bu anıt toplumlarımızın bir parçasıdır, yaşanmış bir olayın kolektif hafızasının bir parçasıdır. Bu anıta giden yol uzun ve zorluydu ama bu yolu başarıyla yürüdük. Ve bugün bu taşın önündeyiz; direnişin, adaletin ve görünürlüğün adına. Ve şimdi bu taş konuşacak. Tanıklık edecek. Hafızayı aktaracak. Şöyle haykıracak: “Dersim susmuyor!” Dersim’in toprağından, suyundan, dilinden söz edecek. Bir halkın susturulmak istenen hikâyelerine ses olacak. Mezarları olmayanların sesi olacak. İsimleri unutulanların. Zorla evlat edinilen çocukların. Sessizliğe gömülen annelerin. Bu taş, bizi unutturmak isteyenlere karşı bir hafıza duvarı olacak. Ve unutmayın: Bu taş burada durdukça sadece bir kaya olmayacak. Bir halkın sesi olacak. Geçmişin değil, geleceğin de tanığı olacak.

Haydi birlikte haykıralım: Gerçek susmayacak. Üstü örtülenler adlandırılacak. Yalanlar sessizlikle değil, hafızayla bozulacak. Katledilenler parlayacak bir uyarı olarak, bir görev olarak, bir umut olarak. Bu yolda bizimle yürüyen herkese teşekkür ediyorum. Sessizliği bozanlara. Bugün burada duranlara açık yüreğiyle, uyanık gözleriyle… Sonsuz teşekkür ederim.”

Karabulut’un ardından tören soykırım anıt çalışması içinde yer alan ve destekleyen isimlerin konuşmalarıyla devam etti.

Sırasıyla; Clara Herrmann (Belediye Başkanı, Friedrichshain-Kreuzberg – Yeşiller Partisi), Cem Özdemir (Almanya Gıda ve Tarım Bakanı-Yeşiller Partisi), Eserin tasarımcısı Sanatçı Ezgi Kılıçaslan, Pascal Meiser (Almanya Federal Meclisi Üyesi – Sol Parti), Doç. Dr. Gülşah Stapel (Şehir araştırmacısı), Nurettin Ertaş Dersim Kültür Derneği Berlin, Hakan Demir Almanya Federal Meclis Milletvekili-SDP) Sevim Aydın ( Berlin Eyalet Meclisi Milletvekili-SPD), Gülsel Özkan (Film yapımcısı-Yönetmen), Celal Yıldız (Dersimli Yazar-Şair), Dimitrios Constantinidis (AGADEKA Derneği, Halklar Konseyi Üyesi), Prof. Dr. Taner Akçam ( Akademisyen Tarihçi), Prof. Dr. Tassa Hoffman (Sosyolog ve yazar) Dr. Yüksel Özdemir (Berlin Alevi Toplumu Cemevi Yönetim Kurulu Başkanı) Gökay Akbulut (Almanya Federal Meclis Milletvekili) Ferhat Ali Koçak (Almanya Federal Meclis Milletvekili), Müslüm Karadaş (Berlin Dersim Kültür Derneği Başkanı) konuşma yaptı. Konuşmacılar Dersim’de yaşanan Alevi soykırımında ve günümüze kadar katledilen Alevileri saygı ile anarak, bu katliamları gerçekleştiren Türk Cumhuriyeti Devletinin ve ortaklarının adalet önünde çıkarılıp yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizerek soykırım anıtı çalışmasında emeği olan tüm taraflara saygılarını sundu.

Yapılan konuşmaların ardından sanatçılar; Pınar-İmam Özgül, Gitarist Ronî Mam ve Silke Reichmann-De Salas sahne aldı. Bestesi kendisine ait olan ‘Mamekîye’ adlı ağıt ve ‘Dêrsim’ adlı şiiri Kırmançkî olarak Pınar Özgül tarafından okunurken Almanca versiyonu Silke Reichmann-De Salas tarafından seslendirildi.

Müzik dinletisinin ardından FDG, Berlin Dersim Kültür Derneği temsilcileri, AABF, BAT-Cemevi İnanç Kurul’undan Ana’lar Pirler-Dedeler, Anıt tasarımcısı sanatçı ve diğer katılımcılarla birlikte gülbenkler ve ağıtlar eşliğinde anıtın açılısı gerçekleştirildi.

Açılışla son bulan törene; FDG, Berlin Dersim Kültür Derneği, BAT-Cemevi Yönetim, İnanç, Gençlik, Kadın, Denetleme Disiplin Kurulları yönetim kademeleri temsilcilerinin yanı sıra Berlin, Almanya ve Avrupa genelinden; Almaya Hükümeti ile Federal Meclis, Eyalet Meclisi ve Belediyeler düzeyinde temsilciler, Alevi Dernekleri, Alevi Yöre Dernekleri, Dil Kültür Dernekleri, Siyasi Parti, Sivil Toplum, Demokratik kitle örgütleri, İnanç ve Dini kurumları ve birçok siyasetçi, yazar, aydın, sanatçı, şair, gazeteci, yönetmen törene katıldı.

HABER: BAT-Cemevi Basın Ofisi / Ulaş Yunus Tosun

FOTOĞRAFLAR: Denis Bauer – Ulaş Yunus Tosun